Alevilik Tarihçesi

ArieS1917

Kayıtlı Üye
Alevilik Tarihçesi


Aleviliğin kökeni genel olarak Hz. Muhammedin vefatı sonrasında yaşanan gelişmelere dayanmaktadır. Ancak Anadolu Aleviliği ele alınırken islamöncesi ve sonrası birçok farklı dinsel ve kültürel unsuru da gözden kaçırmamak gerekmektedir.Önce Aleviliğin doğuşuna yolaçan gelişmeleri görelim:

Hz. Muhammedin vefatı sonrasında ortaya çıkan kimin halife olacağı sorunu, Alevi-sünni meselesinin ilk tohumlarını atmıştır. Hz. Muhammed daha sağlığında birçok kez Hz. Alinin halefi olacağını vurgulamıştı. Hz. Muhammedin soyu, kızı Hz. Fatımayı eş olarak verdiği Hz. Aliden devam etmişti.Hz. Muhammed Mekkeye Hicret ettiği zaman da ailesine ve işlerine bakmak üzere Hz. Aliyi yerine bırakmıştı. Üstelik Peygamber Hz. Alinin katıldığı hemen hemen bütün savaşlarda onu komutan olarak atamıştır.

Bilindiği üzere Hz. Muhammed Veda Haccı dönüşünde (632) Gadîru Hum adlı yerde beraberindeki müslümanlarla konaklayarak bir konuşma yapmış ve bu konuşmasında kendisinden sonra amcasıoğlu ve damadı Hz. Alinin müslümanlara önder yani halife tayin olduğunu ifade etmişti. Orada aralarında İkinci Halife Ömerin de bulunduğu müslümanlar bundan dolayı Hz. Aliyi kutlamışlardı.

Ölmeden önce Hz. Muhammed Bana bir kalem ve kağıt getirin size bir vasiyet yazdırayım ki, benden sonra ihtilafa düşmeyesiniz demiş ancak bu isteği yerine getirilmemiş ve Peygamber vasiyetini yazamadan vefat etmişti. Daha sonra Hz. Ali ve diğer aile üyeleri Peygamberin defin işleriyle uğraşırken, Ebu Bekir ve Ömerin de aralarında bulunduğu ensar ve muhacirin ileri gelenleri iktidar kavgasına başlamışlardı bile. Bu iktidar mücadelesi Ebu Bekirin halife olması ile sonuçlanmış, daha sonra sırasıyle Ömer ve Osman halife olmuşlardır. Sonuç olarak bu üç kişinin halifelikleri, deyim yerindeyse Peygamberin Ehli Beytine rağmen gerçekleşmiş, bu nedenle yüzyıllardır tartışılagelmiştir. Hz. Ali ve Hz. Fatıma bu halifelikleri onaylamamakla birlikte, iktidar uğruna gerginlik yaratmaktan da kaçınmışlar, bu haksızlığı sineye çekmeyi uygun görmüşlerdir.

Alevi-Sünni meselesinin ilk çıkışı özetlemeğe çalıştığımız bu halifelik meselesine dayanır. Ehli Beytin başına gelenler ve bunlardan en önemlisi Kerbela Olayı ise Aleviliğin siyasal ve düşünsel bakımlardan daha da olgunlaşmasına ve Araplar dışındaki diğer uluslar arasında da yayılmasına neden olmuştur.Şimdi bu gelişmeleri görelim:

Osmanın halifelik dönemi (644-656), daha önce tohumları ekilmiş bulunan bölünmelerin, problemlerin su yüzüne çıktığı bir dönem olmuştur. Halife Osmanın yönetiminde akrabalarına, yani Emevi ailesine gösterdiği aşırı yakınlık ve valiliklere onları tayin etmesi ve diğer suistimaller ona karşı Irak, Mısır, Hicaz ve Suritede yoğun bir hoşnutsuzluk duyulmasına yolaçmıştır. Valileri halka kötü davranıyor olmalarına rağmen onları koruyucu bir tutum takınmış, sonuçta Mısır, Basra ve Kûfeden yola çıkan gruplar Halife Osmanın evini kuşatarak onu öldürmüşlerdir.(656)

Üçüncü Halife Osmanın öldürülmesi sonrası Hz. Ali halifeliği sahabenin ısrarları üzerine kabul etmiştir. Hz. Ali iç karışıklıkların çok yoğun olduğu bir dönemde ve bu karışıklıkları sonlandırmak amacıyla halifelik görevini kabul etmiştir. Daha önce Osmanın aleyhinde bulunmuş olan Hz. Muhammedin eşlerinden Ayşe, Talha ve Zübeyr, Hz. Alinin halife olması sonrasında onu Osmanın ölümünden sorumlu tutarak Cemel savaşına yolaçmışlardır. Cemel Savaşı Hz. Alinin galibiyetiyle sonuçlanmıştır. Hz. Ali bu olaydan sonra Şamda hüküm sürmekte olan ve kendisine biat etmeyi reddeden Şam Valisi Muaviye sorununun çözümüne girişti. Muaviye, Hz. Aliyi Osmanın ölümünden sorumlu tutuyor ve Şamda bunun propagandasını yapıyordu. Hz. Alinin uyarıları sonuçsuz kalınca Hz. Ali ve Muaviye Orduları arasında Sıffin Savaşı (657) başlamış oldu. Hz. Alinin ordusu savaşı kazanmak üzereyken, Muaviyenin yakın adamı Amr İbn-ül Asın, askerlerin mızraklarının ucuna Kuran sayfalarını bağlatarak Allahın kitabı sizinle bizim aramızda hakem olsun. diye bağırtması sonucu Hz. Alinin ordusu saldırıyı durdurdu. Bu şekilde Amrın hilesi işe yaramış ve iki taraftan hakemler seçilmiş, bir sonuca ulaşılamamıştır. Burada Hz. Alinin ordusundan ayrılan bir grup da Hariciler adını almışlardır. Böylece müslümanlar Hz. Ali yandaşları, Muaviye yandaşları ve Hariciler olmak üzere üçe bölünmüş oluyorlardı. Hz. Ali vefatından önce Haricilere yönelik askeri bir harekat düzenlemiş, önemli bir bölümünü yok etmişti. 24 Ocak 661de ise Hz. Ali, İbn Mülcem adlı bir harici tarafından uğradığı saldırı sonucunda şehid olmuştur.

Bu şekilde Emevi hükümdarı Muaviye iktidara yönelik siyasal amaçlarını ne pahasına olursa olsun elde etmeye uğraşmış, Sıffin de Hz. Aliye yenileceğini anlayınca hileye başvurmuş ve Hz. Alinin vefatı ile Emevi saltanatını kurma amacına ulaşmıştır. Hz. Alinin vefatı sonrası Şam ve Mısır dışında bütün eyaletler Hz. Hasana biat etmişlerdi. Muaviye kendi iktidarı için tehlikeli saydığı Hz. Hasanı zehirletmekten de çekinmedi. Muaviye, Ehli Beyte ve Hz. Ali yandaşlarına her türlü eziyeti yaptırmış, camilerde Hz. Aliye lanet okutmuş ve kendisinden sonra oğlu Yezidin halife olmasını sağlamak yoluna gitmişti. Hz. Hasanın zehirletilmesiyle Yezidin önünde en büyük engel olarak Hz. Hüseyin bulunmaktaydı.

Yezid ilk iş olarak Medine Valisi ve akrabası Velide bir mektup yazarak, özellikle Hz. Hüseyinin muhakkak kendisine uymasının sağlanmasını, bunu reddederse öldürülmesini emrediyordu. Doğal olarak Hz. Hüseyinin Yezid gibi bir zalime itaat etmesi mümkün değildi. Hz. Hüseyin, Muhammed Hanefinin de tavsiyesiyle 4 Mayıs 680 gecesi, bütün aile fertlerini yanına alarak Mekkeye gitti. Ayrıca, Hz. Hüseyinin Yezide biat etmediğini ve Mekkeye gittiğini öğrenen Kûfeliler de Hz. Hüseyine elçiler göndererek Kûfeye davet ile kendisini halife olarak tanıyacaklarını bildirdiler. Bunun üzerine Hz. Hüseyin amcaoğlu Müslimi uygun bir ortam sağlamak için Kûfeye gönderdiyse de Müslim Yezidin adamlarınca yakalanarak idam edildi. Hz. Hüseyin Mekkeden Kûfeye doğru yola çıktığı sırada Müslim öldürülmüştü.

Hz. Hüseyin ve beraberindekiler Kerbelaya geldiklerinde hem susuz bırakılmış, hem de binlerce kişilik ordu tarafından sarılmış durumdaydılar. Yezidin Kûfe valisi Ubeydullah, Hz. Hüseyinin geri dönmek, Yezidle görüşmek veya islam sınırlarından birine gitmek isteklerinden hiçbirini kabul etmedi. Esasen onun görevi Yezidin emrini yerine getirmek, yani Hz. Hüseyini öldürmekti. Çünkü biliyordu ki Hz. Hüseyin yaşadığı sürece efendisi Yezide rahat yoktu. Sözde müslümanlardan oluşan koskoca bir ordu iktidar uğruna kendi dinlerini kuran Peygamberin torununu ve ailesini katletmeye kararlıydı.

Nihayet 10 Ekim 680 (Hicri 10 Muharrem 61) günü Hz. Hüseyin son hazırlıklarını yaptı ve Yezidin ordusuna yaklaşarak hitab etmek istediyse de, bu anlamlı konuşma Yezidin ordusunu pek etkilemedi. Çok dengesiz bir şekilde başlayan savaşta Hz. Hüseyinin 23 süvari ve 40 piyadeden oluşan savaşçıları öğleden sonraya gelindiğinde gittikçe azalmış bulunuyordu. Hz. Hüseyin de bu az sayıda insanla yaya olarak savaşıyordu. Sonunda Şimrin emriyle her yandan hücum edilerek Hz. Hüseyin şehid edildi.Sonra çadırlar yağma edildi, hasta olan İmam Zeynel Abidin de öldürülmek istendiyse de engellendi. Bu çirkin savaşın en küçük kurbanı ise daha altı aylık bir bebek olan Hz. Hüseyinin oğlu Ali Asgardı. Hz. Hüseyin tarafında şehid olanlar yetmiş iki kişi idi.

Kerbela olayı yüzyıllara damgasını vurmuş bir tarihsel olaydır. Bu olay o zamanki müslüman memleketleri halklarını o kadar etkiledi ki Emevi saltanatı kökünden sarsıldı. Kerbela Olayı İran ve Hicazda duyulunca halkta Emevilere karşı büyük bir kin oluştu ve isyan hareketleri başgösterdi. Yezidin Mekke ve Medineye saldırması ise bardağı taşıran son damla oldu. Özet olarak , camilerde Hz. Aliye küfür ettirilmesi, önce Hz Hasanın daha sonra da Hz. Hüseyin ve ailesinin ki Peygamberin soyu onlardan devam ediyordu, acımasızca öldürülmeleri, Emevi Hanedanına karşı muhalif bir düşünsel ve siyasal temeli olan bir harekete yolaçtı.​
 
takipçi satın al
Uwell Elektronik Sigara
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
Geri
Üst