Hazret-i Âdem Cennetten Neden Çıkarıldı?

sensiz olmaz

Kayıtlı Üye
Hazret-i Âdem Cennetten Neden Çıkarıldı?

ADEM Aleyhisselâm ilk insan, ilk peygamber. Allah onu yoktan var etmiş.

İlk insan olduğu için de annesi babası yoktur, zaten olamaz da.

İkinci insan olarak da Havva annemiz yaratıldı.

İkisi de Cennette yaşıyordu. Hayatlarını orada geçiriyorlardı.

İblis de Cennetteydi. Hani şu bizim bildiğimiz şeytan. Her gün şerrinden Allah’a sığındığımız şeytan.

Cenab-ı Hak ilk yaratılış maddesi olarak şeytanı ateşten, Hazret-i Âdem’i topraktan yaratmıştı.

Yüce Allah, şeytana Hazret-i Âdeme secde etmesini, önünde eğilmesini, onu üstün bir varlık olarak kabul etmesini emretti.

Fakat şeytan buna yanaşmadı. “Ben ondan daha iyiyim. Çünkü beni ateşten, onu da topraktan yarattın” diye itiraz etti.

Emre karşı geldiği, söz dinlemediği için Cenab-ı Hak şeytanı Cennetten kovdu.

Bunun üzerine şeytan Hazret-i Âdem’e düşman kesildi. Onu da Cennetten çıkarmak için bir tuzak kurdu.

Cenab-ı Hak Hazret-i Âdem’le Havva’ya Cennetteki bir ağacın meyvesini yemeyi yasakladı.

Şeytan da arayıp durduğu böyle bir şeydi. Bir zaman geldi, bu yasaktan istifade etti. Cennetin dışından Âdem babamızla Havva annemizin kalbine vesveselere verdi.

“Bu ağacın meyvesinden yerseniz, devamlı olarak Cennette kalırsınız” diye fısıltılar gönderdi.

Şeytanın bu sözüne Havva annemiz ve sonra da Adem babamız o yasak meyveden yediler.

Bunun üzerine Cenab-ı Hak her ikisini de Cennetten çıkardı, dünyaya gönderdi.

Dünyaya gelen bu ilk insanlar, dünyayı şenlendirmeye, dünyayı Cennete çevirmeye başladılar.

* * *

Âdem babamızın ve Havva annemizin Cennetten dünyaya gönderilmesi, Allah’ın dilemesi ve takdiri sonucu oldu.

Şeytanın kendilerine musallat olması, onların şeytana uyup yasak meyveden yemeleri hep birer sebepti. Yüce Rabbimiz, onları dünyaya göndermek için böyle bir vesile yaratmıştı.

Bunun için Hz. Âdem ile Havva’nın dünyaya gönderilmeleri bir ceza değildir, tam anlamıyla bir görevlendirmedir.

Daha açıkçası Cennetteki görevleri bitmiş, yeni bir görev için dünyaya inmişlerdi.

Eğer Hz. Âdem Cennette kalmış olsaydı, melek gibi manevi makamı sabit kalırdı, aynı olurdu. Kabiliyetleri ve yetenekleri gelişmezdi. Onun şahsında bütün bir insanlığın da…

Bu ne demek?

Melekler sürekli tek bir iş yapan, tek bir görev yapan varlıklardır. İşleri belli, görevleri belli, yaptıkları, yapacakları hep belli.

Dünyadan örnek verecek olursak, bir meyve ağacında görevli melek hep aynı işi yapar.

Bir bulutta görevli melek hep orada çalışır. Bir insanda görevli olan meleğin başka insanlara ilgisi olmaz.

Melekler devamlı ibadet halindeler. Bir kısmı devamlı rükû halindedirler, bazıları devamlı secde yaparlar, bir kısmı da sürekli Kur’ân dinler.

Bunun yanında bazı melekler sevaplarımızı yazar, bazıları günahlarımızı kaydederler, bazıları da var ki, bizleri çeşitli tehlikelerden korumaya çalışırlar.

Yani bir melek hangi görev için yaratılmışsa, hangi iş için var edilmişlerse, başka hiçbir iş yapmaz, devamlı o işi görürler. İşleri aynı, makamları aynı, dereceleri aynıdır. Hiçbir şekilde değişmez, hep öyle kalır.

Ama insan öyle mi?

Haliyle değil. İnsanın o kadar yetenek ve kabiliyetleri var ki, ne sayıya gelir, ne saymaya, ne hesaplamaya gelir, ne hesaba…

Cenab-ı Hak insana birbirinden farklı ve üstün binlerce yetenek ve kabiliyetler vermiştir. Bunun içi insan da her konuda aklını kullanarak, kendini tanıyarak, her an yeni bilgiler elde ederek sürekli kendini geliştirir ve yeniler.

Kalb yönüyle de insanda binlerce duygu, gelişmeye açık binlerce his mevcut. Bu duygu ve hislerin de manevi alanda aydınlanması ve parlaması gerekir.

Böylece insan hem akıl ve bilgi yönünden, hem de kalb ve duygu yönünden sürekli gelişmeye ve ilerlemeye uygun bir yapıdadır.

Bu yetenek ve kabiliyetlerin gelişme yeri de Cennet değil, dünyadır. Çünkü Cennette her şey son noktada ve en ileri uçta, her şey mükemmel ve eksiksiz, yeniliğe ve yenilenmeye ihtiyaç da yok, gerek de yok zaten.

Cennette bulunan ve yaşayan melekler sürekli orada kaldıkları için hep aynı noktada, aynı görevde bulunurlar. Makamları sabit, görevli değişmez ve aynı.

Oysa insan oğlunun gelişmesi, kendini geliştirmesi, manen yücelmesi, üstün bir dereceye çıkması, Allah’a daha yakın bir makama yükselmesi gerekir. Buna da çok ihtiyacı var.

Bunun yeri ise dünyadır. Yüce Allah Âdem babamızı dünyaya göndermeden önce, ona lazım olacak bütün bilgileri vermiş, bütün ilimleri öğretmiştir.

En önemli bilgi de Allah’ı tanıma bilgisidir. Kur’ân’ın bildirdiği üzere, “Allah bütün isimleri Âdem’e öğretti.”

Yani, Allah’ın isimlerini…

Âdem Aleyhisselâm varlıklara bakarak onların üzerinde Allah’ın isimlerini okudu ve anladı. Bu bilgileri de önce evlatlarına, daha sonra bütün insanlığa ulaştırdı. Tarihin akışı içinde gelen her peygamber ümmetine bu iman bilgisini anlattı ve öğretti.

Allah yaratıcıdır, Allah rızık verendir, Allah nimetleri verendir, Allah rahmet ve şefkat edendir. Allah her şeyi bilendir, Allah her şey işitendir, Allah her şeyi görendir… Böylece yüzlerce, binlerce isim ve sıfatlar…

Bu isimleri anlayarak insan iman bakımından yüceldi, yükseldi, nurlandı, aydınlandı, ilerledi ve terakki etti.

Üstelik şeytana kulak vermedi, nefsine uymadı, heveslerine kapılmadı, kötü yollara sapmadı, günahlardan uzak durmaya çalıştı, haramlardan kendini çekip çevirdi. Bu yolla da içindeki güzellikleri keşfetti.

Böylece sahabiler yetişti, evliyalar yetişti, ilim ve mana büyükleri yetişti. Onlara talebe olan, onların izinden gidenler de, seviyelerine göre, yetenek ve kabiliyetleri ölçüsünde üst derecelere yükseldiler.

Bu arada kendilerine verilen özellik ve kabiliyetleri, yetenek ve duyguları yanlış yolda kullananlar da oldu. Şeytana uyanlar, nefislerinin peşinden gidenler, zevklerinin peşine düşenler, günahlı ortamlarda yaşayanlar da imtihanı kaybettiler.

Bunlar kendilerine yazık ettiler. Hem dünyalarını yıktılar, hem de Cennetlerini kaybettiler. Cehenneme layık bir hale geldiler

Mehmed Paksu
 
takipçi satın al
Uwell Elektronik Sigara
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
Geri
Üst