Arş titremiş, melekler feryat etmişti. Güneş utanmıştı parlamaktan. Sema kan rengine bürünmüştü. Orada, Fırat’ın kenarında insanlığın en yücesi, kainatın varlık sebebi, aşağıların en aşağısı tarafından katledilmişti. Fırat’ın suları ağlıyordu, Kerbela’nın kızgın kumları ağlıyordu, çöl ağlıyordu...