Bir Alex,bir Aykut,bir bilinmezlik

Buğra1

Kayıtlı Üye
Sosyal medyada defalarca anket yaptım. Katılımı gayet iyi anketler. Kimi zaman bine yakın yanıt aldığım oldu. “Sizce tarihin en iyi 11’i nasıldı?” “İzlediğiniz en güzel gol hangisi?” “Bugün futbolcu olsanız kim olmak isterdiniz?” ve niceleri. İnanır mısınız hemen hepsinde adı geçti. Hatta Alex’in hangi golü en güzeldi diye ayrı anket yapmam gerekti. 11’lerin değişmezi, imzalı forma isteklerinin 1 numarası, Lefter’in alnından öperek çubukluyu emanet ettiği adam, kelimenin tam anlamıyla yaşayan efsane. Geldiği günden bu yana adı hiç sansasyona karışmamış, ezeli rakiplerinin her yaptığı transferde gıyabında sokulduğu anlamsız rekabetlerden hep zaferle çıkmış profesyonellik abidesi. Sahada gözlerinden ateş çıkan, maç sonu açıklamasında “fuçubol” derken ince sesiyle tebessüm ettiren adam... Kelimelere sığmayan heybet...

Bir Aykut...
Bakınız sonuna mutlaka hoca ya da Kocaman eklemek lazım aslında. Babamızın oğlu değil ne de olsa. Ama dinleyin spor programlarını, bakın taraftar yorumlarına. Çoğunda Aykut işte. Karizma meselesi desen, değil. Otorite boşluğu desen, değil. Futbola adımını attığı ilk günden bu yana karizmanın da, otoritenin de, saygınlığın da abidesi. Aykut, çünkü evden biri gibi. Aykut, çünkü hala Ali Şen’in takımdan uzaklaştırdığı o günkü gibidir gözümüzde. Hala 4-3’lük maçın ilk işaret fişeği o müthiş çalım, hala 96’daki o gol, hala o maçtan sonraki sözleri ve hala sıcak bir ekmek gibi taşıyorsak eğer geleceği göğsümüzde, Aykut işte. 3 Temmuz’dan sonra Topuk Yaylası’nda başını göğe kaldıran ve bir daha indirmeyen, rakibi üzülmesin diye sevincinde en ufak abartıya kaçmayan adam....

Bir taraftar...

“Dünyada hiç bir taraftar bu baskıyı kaldıramaz, bu kadar dik duramazdı.” Futbolun sokağından geçmiş herkese bu cümleyi söyleten bir topluluk. Çubuklu giyen her kimse, onu evladından ayırmayan insan birlikteliği. Yığından kitleye dönüşmüş hayranlık uyandıran yapı...

Bir bilinmezlik...
Buraya kadar herşey güzel de, bundan sonrası zor işte. Ne Aykut Kocaman’ın basın toplantısındaki sözlerine gireceğim, Ne Alex’in twitter mesajlarına. Taraftar dediğin hisleriyle vardır, hisleriyle yaşar. Aykut Kocaman ve Alex De Souza’ya baktığınızda gerilimi hissediyorsunuz. Aslında taraftarı asıl üzen bu. Zor gelense kendilerini tercih yapmak zorunda hissetmeleri.
Geçmişten gelen alışkanlık bu çünkü. Fenerbahçe’yi Fenerbahçe yapan en belirgin özellik, en mutlu gecenizden sonra bile sabah neye uyanacağınızı bilmemenizdir. Şampiyonluk sabahı başkanınız istifa edebilir, ya da kaptanınızı gönderirler. Bir sabah pikniğe giderken radyoda operasyon duyuverirsiniz. Ya da tam tersi olur. Kabus gibi bir gece yatmak üzereyken asrın transferine imza attırabilr çubuklu.

Bu kez herkesin gözü önünde tuhaf şeyler oluyor. Teknik direktör ve takım kaptanı basın ya da sosyal medya üzerinden iletişim kuruyor. Tam bir yıldır sokaklarda, barikatlarda, panzer önlerinde yolu gözlenen adam sessizliğini koruyor.

Geçen bir yılı sürekli takımına, hocasına, başkanına omuz vererek geçirmenin yorgunu taraftar. Artık daha sabırsız, daha kırılgan. Çubuklunun karşısında kim olsa direnecek yine de, söz konusu sevdikleri olunca kontrolü kaybediyor. Çünkü birini tercih etmeye kodluyor haber bültenleri, önlerine şıklar koyuyor köşe yazıları. Fenerbahçeli olmanın doğal çarpanıyla büyüyor tüm sorunlar. Çünkü ne kadar seversen, o kadar büyük görünüyor gözüne forma da, içindeki de, sevinci de, tasası da.

Fenerbahçe okyanusu geçmiş, derede tuhaf çırpınmalar içerisinde. Sorunlar büyük görünse de çözümleri uzak değil aslında. Aykut Kocaman da, Alex De Souza da birbirleriyle büyük aslında. Arena’da o kafa golüne giden yolu birlikte açtılar, son düdükte o yüzden onca samimi sarıldılar. Yine sarılırlar.

Fenerbahçe arması, gazetelere tuhaf rakamlar sızdırılmasını da hak etmiyor, takımın hocasının sosyal medyada tuhaf ifadelerle tartışılmasını da. Fenerbahçe taraftarı kendi değerlerine sahip çıkmadığında, ya da seçim yapmaya kalktığında neler olduğunu çok acı deneyimlerle biliyor. En bozuk raylardan, dağlar arasında saldırılardan, yemek vagonunda suikastlerden kurtulmuş, yolunu düzlemiş bir trendeyiz hepimiz. Ve makinistinden, kondüktörüne, makine dairesindekilerden yolcularına kadar bilinmeli ki, aslolan trenin yolda olmasıdır. Çünkü o raylar 105 yıllık bir emekle döşenmiştir. Treni raydan çıkarmaya hiç kimsenin hakkı yok.
 
takipçi satın al
Uwell Elektronik Sigara
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
Geri
Üst