Çocuğunuz yürümüyor mu? Bırakın yürümesin!

Earl Freyja

Bayan Üye
6705aba6-4654-437b-bcf8-39e7ab28aac5.png



“Beşikte Durduğu Gibi Durmuyor” kitabının yazarı Dicle Keskinoğlu, ilk kez anne olanların, çocuklarının yapamadıkları konusunda yaşadıkları stresi ve çevre baskısını esprili bir dille anlatıyor.

İlk kez ve ikinci kez anne olan kadın arasındaki en büyük farkı açıklama zamanı geldi. Yıllar süren, kişi kendinden bilir işi araştırmalarımın sonuçlarını sizlerle paylaşma kararı aldım.

Henüz dünya üzerindeki ilk bebeği kucağına verilmiş, ensesine vurulup lokması alınmış, ailenin büyük hanımları tarafından şamar oğlanına çevirilmiş, sudan çıkmış balık yanında halt etmiş bir anneyken, kendimizce hedefler koyup, bunu annelik sanmıştık.

Aslında hedefle, amaçla işimiz yoktu. Tek amacımız, çocuğumuzu kendi kendimize besleyip, uyutabildiğimizi görmek ve bunun çok mukaddes bir görev olduğunun gururuna varmaktı. Ama olmadı. Çünkü gerek kendi kanımızdan, gerekse eşimizin kanından gelen, kabilenin ileri gelenleri, kendi efsaneleşmiş hikayelerini anlatıp aklımıza kurt düşürdüler. Onlar muhteşem annelerdi. Zamanında aynı anda, hem temizlik, hem ütü, hem yemek yapmış, hem bebeğini uyutmuş, hem güldür güldür süt salgılamış, hem çocuğunu 9 aylıkken yürütmüş, hem 1 yaşında bezini çıkarmış, hem de utanmasa ilkokula 3 yaşında başlatmıştı. Hepsi tamamdı ama son kısım diploma gerektirdiğinden bu konuda sallarken afedersiniz tecrübelerini paylaşırken daha temkinli davranıyorlardı. Bu hurafeleri anlatmalarının sebebi belliydi, şayet gözlerinde bir annecik değil de anne olmak istiyorsanız, aynı hedeflere ulaşacaktınız.

Büyük kızım henüz 6 aylıkken, gözümü hırs bürümüştü. Dile kolay, bilge büyüklerin, çocuklarının koştuğunu iddia ettiklere güne, hemen hemen 3 ay kalmıştı. Bu çocuğu ite kaka, karga tulumba yürütmeli ve adımı ailenin annelik kütüğüne, altın harflerle yazdırmalıydım. Sonraki üç ayı ne siz sorun, ne ben söyleyeyim. Şimdi hatırlayınca gülme krizine giriyorum fakat gelin görün ki bundan 5 yıl önce daha çok ağlama krizi olarak geri dönüyordu. Kızım tam 10 buçuk aylıkken yürüdü. Tam 26 aylıkken de bezini çıkardı. Guinness Rekorlar Kitabı’na giremedim hatta benden önceki neslin rekorlarını da kıramadım ama kafayı kırmak üzereydim. Kimse de aferin demedi iyi mi?

İkinci annelik tecrübemde kızımın yürümesi, yürümemesi, konuşması, konuşmaması, bezini çıkartıp çıkartmaması, ne yalan söyleyeyim beni katiyen düşündürmediği gibi asla bir amaç haline de gelmedi. Hatta yürümüş, çıkarmış ve konuşmuş versiyonunu bir önceki ünitede işlediğimiz için “amannn ne kadar geç yürüse kardır, daha iyi rahat ederiz” tadında bir tavır takındım desem yeridir.

Buna ikinci kez anne olma rehaveti deniyor sanırım. Tavsiye ederim, öyle kibirli ve kendine güvenli bir ruh hali ki, iki yıl önceki halinizle dalga geçip, kalabalık ortamlarda başkalarına anlatıp, sanki o başkasıymış gibi herkesin gülmesini hor görmesini falan istiyorsunuz. İkinci kızım, 9 aylıkken yürüdü, 19 aylıkken de bezini çıkardı iyi mi? Rahat annenin çocuğu da rahat olur dedikleri sanıyorum bu ruh halinden ileri geliyor. Yalnız sorun şu ki, bana yine kimse madalya takmadı!

Geçen gün bir arkadaşımla muhabbet ediyoruz, ilk ve tek kızı için müthiş endişeli. 17 aylık olmasına rağmen yürümüyormuş hatta en az birkaç ay daha niyeti olmadığını düşünüyormuş. Dokunsan ağlayacak, nasıl canı sıkkın anlatamam. Maddenin beş hali gibi, anneliğin de üç hali var. Önceleri bildiğiniz tecrübesiz ve eziktim, sonra kaşarlandım, kendimle dalga geçtim, son olarak da kendimi bilge zannedip tazecikleri hor görmeye yeltenirken kendime geldim.

Tam da, zamanında bana yapılanların intikamını almak adına “aaa seninki geç kalmış, bir sorun mu var acaba? Benim ikinci 9 aylıkken yürüdü vah vah” diyecektim ki, sağ omuzumdaki melek, tokatı yapıştırdı. “Kendine gel, haddini bil” dedi. Geldim tabii. Kızcağızın omzuna elimi attım; “senin de üzüldüğü şeye bak, yürümeyen çocuk var mı canım, hepsi yürüyecek, hatta sen geç yürüdü diye daha bile rahat edeceksin” dedim. Nasıl sevindi anlatamam. Umutluyum böyle böyle her şey üzerine profesör, çok bilmiş hanım teyzelerin soyunu tüketeceğiz. Genç anneleri rahat ettirecek, onların da yavrularını kendi hallerine bırakmalarına ön ayak olacağız. Çocuğunuz yürümüyor mu, bırakın yürümesin. İlkokula gidip yürümeyen çocuk var mı? Oturun koltuğa, dayanın arkaya, yürüyemeyen, böylece sizin de sabit kalabilmenize imkan veren minik yavrunuzun tadını birkaç ay daha çıkarın!







 
takipçi satın al
Uwell Elektronik Sigara
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
Geri
Üst