İsviçreli Profesör Finger: Özelleştirme ve AB Sizi Yok Edecek!

esra33

Bayan Üye
Türkiye’nin AB’ye girme konusundaki ısrarını anlayamadığını ifade eden Türk dostu İsviçreli Profesör Finger, tarihi uyarılarda bulundu "kimliğinize sahip çıkın"

Jeopolitik öneme sahip Türkiye’nin AB’ye girmeden ‘bağımsız’ olarak kalması gerektiğini vurgulayan Lozan Üniversitesi Dekanı Prof. Matthias Finger, “Bakın bir tarafta AB, diğer tarafta Asya var. Türkiye, AB’nin içine girip kaybolmak mı istiyor?” dedi.

Özelleştirmenin Türkiye için yol açacağı tehlikelere de dikkat çeken Prof. Finger, şöyle konuştu: Stratejik önem taşıyan bazı kurumların özelleştirilmesi boyunduruk altına girmek olur ki, bunun sonucu Türk kimliğinin kaybedilmesine kadar varabilir.

Şaşkınlık içindeyim
Prof. Finger, üyeliğin Türkiye için tehlikelerini anlatıp, “AB’de ne işiniz var?” diye sordu.
“Türk dostu” olarak tanınan Lozan Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Akademisi Dekanı Prof. Dr. Matthıas Finger bile şaşırdı:

Neden AB diye ısrar ediyorlar anlamıyorum!
Bazı kurumların özelleştirilmesi boyunduruk altına girmek olur ki, bunun sonucu Türk kimliğinin kaybedilmesine kadar varabilir.

AB’nin Türkiye’ye ihtiyacı var, Türkiye’nin AB’ye değil. Çünkü Türkiye her şeyiyle kendi kendine yeten bir ülke. AB’ye girmeniz çıkarınıza olmaz.

Ne sizi birliğe almak istiyorlar, ne de başka mecralara kaymanızı... Oyalama taktiği güdüp geleceğin büyük gücünü şimdiden parçalamak istiyorlar

Birliğe girip kaybolmak mı istiyorsunuz?
Türkiye’nin AB’ye altenatif olabilecek projeleri neler olabilir size göre?
Bakın bir tarafta AB, diğer tarafta Asya var. Türkiye Jeopolitik olarak önemli bir yerdedir. AB’nin içine girip kaybolmak mı istiyorsunuz? Türkiye’nin bence AB’ye girmeden ‘bağımsız’ olarak kalması ve öncelikle Asya ile özellikle Türk Cumhuriyetleriyle ilişkilerini güçlendirimesi lazım. Türkiye kararlı politikalar izlerse büyük bir aktör olabilir. Örneğin doğalgaz ve petrol sıkıntısı çeken Avrupa ile, enerji kaynakları açısından zengin olan Orta Asya arasında köprü görevi yapabilir. Kararsız politilarla oyalandıkça Türkiye kaybeder. Türkiye’nin AB’ye girmesi de Asya ve Avrupa arasındaki güç dengesini Avrupa lehine çevirebilir.

Dengeler değişir
AB zaten Türkiye’ye az bile olsa bir ışık yakıyorsa, Rusya’ya göz kırpıyorsa, Asya ekonomisinin sessiz ve derinden büyümesinden çekindiği içindir. Aynı zamanda Avrupa, Türkiye’nin Asya ve Rusya ile birlikte bölgede yeni bir güç oluşturmasından korkuyor, ve bu nedenle oyalama taktiği uyguluyor. Ne içine almak istiyor, ne de başka mecralara kaymasını; dayatmalarını yapıp oyalama taktiği güdüyor. Sizi Asya’dan koparmak ve gelecekte oluşacak olan bir gücü şimdiden parçalamak istiyorlar.

Bir dizi temaslarda bulunmak üzere Türkiye’ye gelen Lozan Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Akademisi Dekanı Prof. Dr. Matthias Finger ile Ankara’nın özelleştirme politikalarını ve AB sürecini konuştuk. Özelleştirmenin Türkiye’nin geleceği için bir tehlike oluşturacağını, toprak bütünlüğümüzün tehlikeye gireceğini belirten Prof. Dr. Finger, Türkiye’nin AB’ye girme çabalarının boşuna olduğunu ifade etti. Fınger, AB’nin de kendi değerleri ile birlikte Hıristiyan geleneklerinin olduğuna değinerek Müslüman bir ülke olarak asla Türkiye’yi aralarına almayacaklarını söyledi.
Türkiye’de stratejik önem taşıyan kurumlar özelleştirilmektedir. Son olarak da TPAO’nun özelleştirilmesi gündemde. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle devletin stratejik yönden önem taşıyan, haberleşme, su, elektrik, rafineri, gibi kurumlar özelleştirilmemeli, özelleştirilecekse bile bazı kriterler gözönünde bulundurularak özelleştirilmeli. Mesala özelleştirme yapıldıktan sonra bir rekabet ortamı doğacak mı ve rekabet oranı ne olacak? Bence özelleştirmenin de bir limitinin olması gerekir. Hizmetin devamlılığı bakımından bazı kurumların kamunun elinde kalması gerekir. Devlet, bu hizmetlerin garantörüdür. Örneğin bir su şirketi yaptığı dağıtımda belirli bölgelere öncelik tanıyabilir, bazı bölgeleri ihmal edebilir. Bir haksızlığa sebebiyet verebilir. Bu adaleti ve eşit dağıtımı ancak devlet sağlayabilir. Örneğin Fransa ve Almanya, elektrik ve suyun idaresini stratejik açıdan önemli gördüğü için kurumlarını özelleştirmeye yanaşmıyor. Stratejik öneme sahip, elektrik, doğalgaz, haberleşme, su gibi kurumlarına başkalarını ortak yapabilir, ancak tamamen elden çıkarılması durumunda kontrol elden kaçar. Bazı kurumların özelleştirilmesi boyunduruk altına girmek olur ki, bunun sonucu Türk kimliğinin kaybedilmesine kadar varabilir.

Özelleştirme bir ülkeyi nasıl bölebilir ki?
Doğal ve tabii kaynakların hiç bir zaman özelleştirilmemesi gerekir. Bunlar o ülkenin, o vatanın insanlarının malıdırlar.
Bu kaynakları yabancı birine sattığınızda bunu nasıl kullanacağını kontrol altına alamayabilirsiniz Bu da ülkenizin ekonomik açıdan güç kaybetmesine, yıpranmasına neden olabilir. Burada Rusya örneğini vermek istiyorum. Rusya hiç bir kurumunu özelleştirmeye yanaşmıyor. Bunları uluslararası platformda bir silah olarak kullanıyor.
esela Moskova geçtiğimiz günlerde doğalgaz vanasını kapatınca Avrupa ile kriz yaşandı. Neden? Çünkü güç Rusya’nın elindeydi. Rusya kendi kuralını koymuştu. Ve biliyorlardı ki doğalgazı özelleştirdiklerinde Rusya’nın gücü de elinden alınmış olacaktı. Diğer bir tehlikede şudur ki; böyle bir stratejik önem taşıyan kurum özelleştirildiğinde bunu satın alan şirket istediği fiyatı koyar. Ve devlete şantaj yapabilir. ’Ben bunu işlettiğim için istediğim fiyatı koyarım’ diyebilir. Buda bir yabancı şirketin boyunduruğu altına girmekten başka bir şey değildir. Bu stratejik kurumların üzerinde bir yetkiniz ve gücünüz kalmadığında, pek bir şeyiniz de kalmamış demektir. Özelleştirme ancak %20 civarında olmalıdır.

Arjantin gibi aynı durum yaşanır.
Ancak şu anda Türkiye’nin Dünya Bankası’na ve IMF’ye milyarlarca dolar borcu bulunmaktadır. Türkiye’nin bu durumda geleceği ne olur? Bir Arjantin örneğini yaşar mı?
Kesinlikle aynı durum yaşanır. Bir devlet ne kadar borçlanırsa o kadar çok şantaj hedefi haline gelir. Devlete söz geçirebilmek için bazı özel kanunlar çıkartılır ve bazı kişilere tavizler verilir. Borcunuza karşılık doğal kaynaklarınızın satılması istenir. Çünkü burada önemli olan zaten bu doğal kaynaklardır. Suyunuz ve petrolünüz ön plana çıkar. Bir devleti zaten ayakta tutan bunlardır. Türkiye’nin AB’ye değil , AB’nin Türkiye’ye ihtiyacı var.
Türkiye’ye AB yolunda sürekli bir takım dayatmalar yapılmaktadır. Ancak son zamanlarda AB’nin de kendi arasında sorunlar yaşadığını görüyoruz. Diğer taraftan Türkiye AB’nin peşinde koşuyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bütün Avrupa ülkelerini bir kenara bırakarak Türkiye’nin İsviçre’yi örnek alması gerekir. Çünkü İsviçre AB’ye girmedi; ancak ikili anlaşmalar yaptı. Yapılan bu anlaşmaları da kendi lehine çevirdi ve aslında İsviçre işin içinden kârlı çıktı. Türkiye’nin de aynı şeyi yapması gerekir. Türkiye, AB’nin peşinden koşup onun birliğine girmektense -istiyorsa- karşılıklı ikili anlaşmalarla ekonomik bir çıkar sağlamalı ve boyunduruk altına girmemelidir. Benim anlamadığım şu, aslında AB’nin Türkiye’ye ihtiyacı var, Türkiye’nin AB’ye değil. Ben Türk siyasetçilerini anlayamıyorum. Çünkü Türkiye her şeyiyle kendi kendine yeten bir ülke. Türkiye’nin AB’ye girmesi çıkarına olamaz.

Müslüman bir ülkeyi aralarına almazlar
Ancak başta Başbakan olmak üzere diğer Bakanlar da Türkiye’de ekonominin iyiye doğru gittiğini söylemektedirler...
Her şey özelleştirildiğinde, bütün kamu kurumları satıldığında devletin kasasına belli bir miktar para girdiğinde sevinebilirsiniz. Ancak bu size sadece belli bir dönem rahatlama getirebilir. Sıcak para bir sirkülasyon sağlayabilir.
Ancak özelleştirmeden gelen para zaten IMF ve Dünya Bankası’na aktarılıyor, bu gerçek de halktan gizleniyor. Gidişatın iyi olduğunu gösteren bugünkü rakamların etkisi geçici olacaktır. Bugün yapılan istatistikler ekonomik durumu iyi gösteriyor olabilir ama, önemli olan kırsal kesimlerle şehirler arasında yapılan istatistiklerin ortaya koyduğu verilerdir. Belli şehirlerde yapılan istatistikler asla gerçeği yansıtmaz. Bir ulusal araştırma yapıldığında gerçekler zaten ortaya çıkar. Özelleştirmeler yapıldığında gelen paralar nerelere yatırılıyor? Bu paralar acaba bazı çevrelere mi, tarıma mı, iş çevrelerine mi, sanayiye mi yatırılıyor....Rakamlar başka ancak gerçekler başkadır.

Uzun vadede de olsa AB Türkiye’yi kabul eder mi?
Türkiye’nin AB’ye girme çabaları boşuna. Çünkü AB’nin kendi değerleri var. Gelenekleri, Hıristiyan bir kimliği var...AB’de laik bir kesim de vardır, aynı Türkiye’de, laikliği savunanlarla Müslüman değerleri savunanlar olduğu gibi. Ama AB’de esas olan, baskın olan ideolojik yapı Hıristiyanlık üzerine kuruludur. Bundan dolayı zaten Türkiye’nin AB’ye girmesi mümkün değildir. Türkiye bir Müslüman ülke olduğundan aralarına almazlar. Bugün AB üyesi ülkelerin zaten kendi aralarında iç sorunları vardır. Bugün AB bir iç çatışma yaşayan bir sözde birliktir. Birbirlerini zaten sevmemektedirler. Bir Katolik-Ortodoks çatışması yaşanıyor. Bir de buna Müslüman unsurun eklendiğini düşünürsek sonucun ne olacağı zaten ortaya çıkar. Bir tarafta aşırı dinci kesimin yanında laik kesim de var. Bir problem yaşanmaktadır. Problemler içinde olan bir AB, yeni bir problem olarak Türkiye’yi aralarına almayı elbette ki istemez.




Prof. Dr. Finger kimdir?
İsviçre’nin Lozan kentindeki, Lozan Üniversitesi’nin İktisadi İdari Bilimler Akademisi Dekanı... İsviçre’nin ünlü bir antropologu olan annesinin görevi dolasıyla çocukluğundan bu yana sık sık Türkiye’ye gelip giden Prof. Dr. Finger’in yardımcısı da ” Dr.Selin N. Şenocak “ isimli bir Türk
 
ne demekk rica ederimm...yok olmaya razı bi milletimiz oldukçaa başımız dertte..:(
 
---> İsviçreli Profesör Finger: Özelleştirme ve AB Sizi Yok Edecek!

ayrıca amerika 2010 da Dağılacak imkanı yok bizi yok etmelerine:)
 
---> İsviçreli Profesör Finger: Özelleştirme ve AB Sizi Yok Edecek!

ünlü rus profesörü panarin:)
 
---> İsviçreli Profesör Finger: Özelleştirme ve AB Sizi Yok Edecek!

BD'de yayımlanan Wall Street Journal gazetesinin haberine göre, toplu göçler, ekonomik çöküş ve ahlaki düşüşün gelecek sonbaharda ABD'de bir iç savaşı tetikleyeceğini ve doların düşeceğini öne süren Panarin, 2010 yılının haziran ayı sonralarında ya da temmuz başında ise ülkenin altı parçaya bölüneceğini savunuyor.

6 FARKLI BÖLGE KURULACAK

Panarin'in teorisine göre, ABD, ülkenin batısında kurulacak Çin etkisindeki "California Cumhuriyeti", Meksika etkisindeki "Texas Cumhuriyeti", ülkenin doğusunda başkent Washington D.C. ve New York'u da içeren bölgede kurulacak AB etkisindeki "Atlantik Amerika", Kanada etkisindeki "Merkezi Kuzey Amerika Cumhuriyeti", Japon ya da Çin'in himayesindeki Hawaii ve Rusya'ya katılacak olan Alaska'dan oluşan altı parçaya bölünecek.

BU SANILDIĞI KADAR İYİ DEĞİL

Panarin, "Şu anki durumda ABD'nin bölünme ihtimali yüzde 65-55. Bu bazılarını mutlu edebilir, ancak mantıklı düşünürsek, bu Rusya için en iyi senaryo olmaz. Evet, Rusya dünyada daha güçlü hale gelir, ancak ağırlıklı olarak dolara endeksli ve ABD ile ticarete dayalı olan ekonomisi zarar görür" ifadesini kullanıyor.

OBAMA MUCİZE YARATAMAYACAK

Bütün dünyanın, ABD'nin 44. Başkanı seçilen Barack Obama'dan mucizeler beklediğini söyleyen Panarin, ilkbahar geldiğinde herkesin mucize olmadığını net bir şekilde göreceğini savunuyor.

ÖNCE KİMSE ONA İNANMADI AMA...

Rus medyasının büyük ilgi gösterdiği Panarin, yaklaşık 10 yıldır dile getirdiği iddiasının bugüne kadar çok inandırıcı bulunmadığı, ancak son dönemde çıkan ekonomik krizle birlikte insanlara gerçekçi gelmeye başladığını söyledi. İlk kez 1998 yılında uluslararası bir konferansta dile getirdiği teorisini bir süre önce Rusya Dışişleri Bakanlığında bir yuvarlak masa toplantısında sunan Panarin, davet edildiği çeşitli üniversitelerde ve medyada da konuyla ilgili konuşmalar yapıyor.

ESKİ BİR KGB ANALİSTİ

Eski bir KGB analisti olan ve siyaset bilimi doktorası bulunan 50 yaşındaki Prof. Panarin'in ABD ekonomisi üzerine çalışmaları da bulunuyor. Boris Yeltsin döneminde stratejist olarak görev yapan Panarin, ülkesinde saygın bir isim. ABD-Rusya ilişkileri konusunda medyada sık sık görüşlerine yer verilen Panarin, Rusya Dışişleri Bakanlığının diplomatlarının yetiştirildiği akademinin dekanlığı görevini yürütüyor.

Panarin özellikle son yıllarda, Orta Doğu'daki istikrarsızlıktan küresel ekonomik krize kadar her şeyden Washington yönetimini sorumlu tutan bir yaklaşım sergiliyor. Panarin, Rusya'nın ise, 1990'larda yaşadığı güçsüz dönemin ardından dünya sahnesindeki eski rolüne dönmekte olduğu kanaatinde.
 
---> İsviçreli Profesör Finger: Özelleştirme ve AB Sizi Yok Edecek!

dağılacağı doğru iç savaş başladı ama

arkadaş heralde bu düşüncesini patlatacak yer arıyodu...

okuma yazma bilmeyenlere yazık:)

AB ve ABD he?:)
 
takipçi satın al
Uwell Elektronik Sigara
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
Geri
Üst