mustafasandal
Kayıtlı Üye
Şeriat kelime anlamı olarak yol demektir. Bir Müslüman Kurana bakarak nasıl bir yol izlemesi gerektiğini kolayca anlayabilir. Kuranda haramlar oldukça azdır ve kesin ve net hükümlerle bildirilmiştir. Tartışmaya veya yoruma açık değildir. Örneğin adam öldürmek, zina etmek, faiz almak, domuz eti yemek, kan içmek gibi hükümler Kuran ayetleriyle kesin ifadelerle bildirilmiş olan haramlardır. Bu Kuranın önemli bir özelliğidir. Ayetleri kendi isteklerine göre yorumlayarak haram üretmeye çalışan kişiler daima kendilerince çıkarımlarda bulunurlar. Oysa Allah haramları kesin hükümlerle yasak etmiştir. Bu ayette olduğu gibi:
O, size ölüyü (leşi)- kanı, domuz etini ve Allahtan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı kesin olarak haram kıldı. (Bakara Suresi, 173)
Allah Kuranda, İslam adına haram ve helal üretecek olan kişilerin var olacağını şöyle bildirir:
Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna haram demeyin. Çünkü Allaha karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allaha karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler. (Nahl Suresi, 116)
Peygamberimiz (sav)in döneminden sonra, ayetin tasviriyle Allaha karşı yalan uydurmuş olan çok geniş topluluklar türemiştir. Bu topluluklar Kuranı rehber edinmedikleri için dilediklerine haram, dilediklerine ise helal diyebilmişlerdir. Fakat öyle bir topluluk vardır ki, Allah onların şu özelliklerini asıl olarak vurgular: Helal kılınan güzellikleri haram kılmaları. Rabbimiz Kuranda şöyle bildirir:
Ey iman edenler, Allahın sizin için helal kıldığı güzel şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Şüphesiz Allah, haddi aşanları sevmez. (Maide Suresi, 87)
İşte dünya üzerinde şeriat adı altında uygulanan oysa tamamen İslam ile çelişen vahşet sistemini incelerken, kendilerine helalleri haram kılan, Kurandan tamamen uzak topluluklardan bahsedeceğiz.
Önce Kuran ayetlerinde açıklanan gerçek şeriatı yani Kuranın doğru yolunu tarif edelim:
Kuranın şeriatı sevgi, saygı, her dinden, her fikirden insana şefkat ve koruyuculuk demektir. Kuranın şeriatı demokrasiyi şart koşar, fikir özgürlüğü hakimdir. Kuranın şeriatında insanlar bilgili, eğitimli, açık fikirli, karşı fikirlere saygılı, mutlu, dışa dönük, modern, kaliteli, ümitvar, sanat ve estetiğe önem veren, birliğe, dostluğa ve sevgiye değer veren insanlardır. Kuranın şeriatında nefret, tahammülsüzlük, çatışma, kavga, zorbalık, dayatma, tehdit, mutsuzluk, öfke ve savaş yoktur. Kuran ile ilgili bütün bu tanımları, kitabın ilerleyen sayfalarında ayetlerden delillerle açıklayacağız.
Kuran'daki şeriat
Kuran'ın şeriatı, Müslümanın modern, bakımlı, asil, akıllı, kültürlü, demokrat, açık fikirli, tüm fikirlere saygılı ve sevgi dolu olmasını gerektirir. Kuran'ın şeriatında kardeşlik, barış ve sevgi esastır. Kuran, Müslümanlara savaşı, zulmü, kin, öfke ve çatışmayı yasaklamıştır. Gerçek şeriatı bilmek isteyenler, sadece Kuran'a başvurmalıdır.
Bu tariflere bakarak Kuranın şeriatına uygun bir İslam ülkesi şu anda dünyada var mı? Elbette yok. Bu şeriat, Peygamberimiz (sav) döneminden beri uygulanmadı. Şu anda şeriat ile yönetildiğini söyleyen ülkeler veya şeriat getirmek isteyen bir takım vahşet grupları, İslamın yerine koydukları bağnaz dinin şeriatını uyguluyorlar. Bir kısım yalan hadisleri kendilerine rehber ediniyorlar. Kuranı ise geride bırakıyorlar.
Sonraki bölümlerde, şeriat iddiasıyla ortaya çıkan fakat öfke ve nefret saçan grupların bu şeriatın kaynağını nereden aldıklarını göreceğiz. Kendilerine rehber edindikleri bütün sahte hadisleri ve onların geçersizliklerini birer birer inceleyeceğiz. Bu toplulukların uydukları şeriatın Kurandan ne kadar uzak olduğunu ve asla bir İslam şeriatı olarak tanımlanamayacağını açık delillerle gözler önüne sereceğiz.
Gerçek Kuran Şeriatı Bir Ülkeye Neler Kazandırır?
Bu dünyada eğer gerçekten İslamın şeriatını uygulayan bir ülke olsaydı nasıl olurdu??Bilimde ve sanatta gelişmiş, eğitim ve yaşam seviyesi çok yüksek, kaliteli, barışçıl, sevecen, tüm dünya halkları ile birleşme yanlısı, barış öncüsü ve sevgi emsali, Musevileri, Hristiyanları, ateistleri kucaklayan, her ideolojiden her insanı dost bilen ve onlara saygı duyan, dünyaya huzur ve güvenlik getirmeyi misyon edinmiş, kendisinden çok ihtiyaç içindekileri düşünen ve sorunlara çözüm bulan, sevgi dolu, neşeli bir ülke olurdu. Bu ülke halkı, çok kaliteli olmasının yanı sıra, ultra modern ve ultra demokratik bir yaşam tarzına sahip olurdu. Her fikir rahatlıkla söylenebilir, her görüş özgürce açıklanabilir, fakat bu olurken hakaret, saldırı, tahammülsüzlük ve şiddet asla ve asla olmazdı. Mal bir kenara yığılmaz, Kuranın yoksulu korumaya ve kendi nefsinden önce kardeşinin nefsini düşünme düsturuna dayalı yaşam şekli hakim olurdu. Buna göre zaten yoksul da olmazdı. Böyle bir sistem, dünyadaki bütün insanların tam anlamıyla rahat yaşayacağı, dünyadaki bütün ülkelerin mutlu ve memnun olacakları mükemmel bir sistem olurdu.
Bu tarif eğer şu anki İslam Cumhuriyeti adını almış ülkelerle kıyaslanırsa, aradaki ciddi fark hemen anlaşılabilir. Şu anda şeriat adına yaşanan sistem, kesin olarak İslamın şeriatı değildir. İslamın şeriatının yaşanabilmesi için o dinin hurafelerden kesin olarak arınması ve yukarıda belirttiğimiz Kuranda övülen bütün bu tariflere uyması gerekmektedir.
Bunun gerçekleşmesi için de İslam ile yönetilen bir ülkenin devlet başkanının hurafelere değil, tam anlamıyla Kurana göre hareket eden bir lider olması şarttır. Kurana uyan Müslüman bir liderin üç önemli özelliği vardır: Şefkatli, demokratik ve adaletli olması. Bu özelliklerinden dolayı böyle bir lider daima güvenilirdir. Kuran ahlakını tam olarak uygulayan Müslüman bir liderin himayesinde yaşayan insanlar özgürlüğün yeryüzünde daha önce görülmemiş en mükemmel şeklini göreceklerdir. Hiç kimseye İslami yükümlülükler yüklenmeyecek, herkes kendi inancına göre davranacaktır. Herkes, her sözü söyleme hakkına sahip olacaktır. Hiç kimseye ayrıcalık verilmeyecek, herkes eşit muamele görecektir. Adalet herkes için eşit olarak ayakta tutulacaktır. Kimi zaman durum Müslümanların aleyhine olsa bile, Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Nisa Suresi, 135) ayeti gereği mutlaka adalet yerini bulacaktır.
Müslüman bir liderin talebi ve çabası daima sevgi oluşturmak üzerine olacaktır. Çünkü dinlerin indiriliş sebebi, insanın var oluş sebebi, cennetin yaratılış sebebi sevgidir. Sevginin hakim olduğu, kimsenin inanç özgürlüklerinin kısıtlanmadığı, herkesin bolluk içinde eşit muamele gördüğü bir toplum içinde kargaşanın da bir mantığı kalmayacaktır. Adaletsizlik, sevgisizlik, düşmanlıklar ortadan kalktığı için çatışma ortamları da olmayacaktır.
Dolayısıyla şeriatı anlamak için, şu anda İslam şeriatı uyguladığını iddia eden ülkelerin uygulamalarına değil Kurana bakmak gerekir. İslam, Kuranla gelmiştir. Dolayısıyla İslamın şeriatı da yalnızca Kurandadır ve çok açıktır. Kurandaki adalet, demokrasi ve özgürlük sistemlerini uygulamayan bir ülkenin şeriat konusuna örnek gösterilebilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla kimsenin ama bu ülkede şu şekilde uygulanıyor, dolayısıyla İslam bize vahşet getirecek şeklinde bir iddiada bulunması doğru olmaz. Burada suçlanması gereken, o ülke liderlerinin İslam adına uyguladıkları yanlış sistemdir; Kurandaki sistem değil (Kuranı tenzih ederiz).
Yukarıda anlattığımız güzellikleri getirecek olan Kurandaki gerçek şeriat sisteminin uygulanmaması, onun yerine vahşetin İslam şeriatı olarak tanıtılması elbette vahim bir olaydır. Fakat bunun çözümü İslamı suçlamak değildir. İslamı suçlayanlar, genellikle radikalizme, vahşete ve şiddete tek çözüm olacak yolu elimine etmeye çalışarak daha çok zarar getirirler. Gerçek İslamı güçsüz kılmaya kalkarak radikallere daha fazla yol açarlar. Oysa radikalizmi, İslam adına yanlış inançları ortadan kaldıracak olanlar onların suçlamaları veya ürettikleri silahlar değil, yalnızca doğru İslam anlayışıdır. Ortada yanlış bir inanç sorunu vardır. Yanlış inançların ortadan kalkması ise ancak ve ancak yerine doğru inançların konulmasıyla mümkün olur.
O, size ölüyü (leşi)- kanı, domuz etini ve Allahtan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı kesin olarak haram kıldı. (Bakara Suresi, 173)
Allah Kuranda, İslam adına haram ve helal üretecek olan kişilerin var olacağını şöyle bildirir:
Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna haram demeyin. Çünkü Allaha karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allaha karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler. (Nahl Suresi, 116)
Peygamberimiz (sav)in döneminden sonra, ayetin tasviriyle Allaha karşı yalan uydurmuş olan çok geniş topluluklar türemiştir. Bu topluluklar Kuranı rehber edinmedikleri için dilediklerine haram, dilediklerine ise helal diyebilmişlerdir. Fakat öyle bir topluluk vardır ki, Allah onların şu özelliklerini asıl olarak vurgular: Helal kılınan güzellikleri haram kılmaları. Rabbimiz Kuranda şöyle bildirir:
Ey iman edenler, Allahın sizin için helal kıldığı güzel şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Şüphesiz Allah, haddi aşanları sevmez. (Maide Suresi, 87)
İşte dünya üzerinde şeriat adı altında uygulanan oysa tamamen İslam ile çelişen vahşet sistemini incelerken, kendilerine helalleri haram kılan, Kurandan tamamen uzak topluluklardan bahsedeceğiz.
Önce Kuran ayetlerinde açıklanan gerçek şeriatı yani Kuranın doğru yolunu tarif edelim:
Kuranın şeriatı sevgi, saygı, her dinden, her fikirden insana şefkat ve koruyuculuk demektir. Kuranın şeriatı demokrasiyi şart koşar, fikir özgürlüğü hakimdir. Kuranın şeriatında insanlar bilgili, eğitimli, açık fikirli, karşı fikirlere saygılı, mutlu, dışa dönük, modern, kaliteli, ümitvar, sanat ve estetiğe önem veren, birliğe, dostluğa ve sevgiye değer veren insanlardır. Kuranın şeriatında nefret, tahammülsüzlük, çatışma, kavga, zorbalık, dayatma, tehdit, mutsuzluk, öfke ve savaş yoktur. Kuran ile ilgili bütün bu tanımları, kitabın ilerleyen sayfalarında ayetlerden delillerle açıklayacağız.
Kuran'daki şeriat
Kuran'ın şeriatı, Müslümanın modern, bakımlı, asil, akıllı, kültürlü, demokrat, açık fikirli, tüm fikirlere saygılı ve sevgi dolu olmasını gerektirir. Kuran'ın şeriatında kardeşlik, barış ve sevgi esastır. Kuran, Müslümanlara savaşı, zulmü, kin, öfke ve çatışmayı yasaklamıştır. Gerçek şeriatı bilmek isteyenler, sadece Kuran'a başvurmalıdır.
Bu tariflere bakarak Kuranın şeriatına uygun bir İslam ülkesi şu anda dünyada var mı? Elbette yok. Bu şeriat, Peygamberimiz (sav) döneminden beri uygulanmadı. Şu anda şeriat ile yönetildiğini söyleyen ülkeler veya şeriat getirmek isteyen bir takım vahşet grupları, İslamın yerine koydukları bağnaz dinin şeriatını uyguluyorlar. Bir kısım yalan hadisleri kendilerine rehber ediniyorlar. Kuranı ise geride bırakıyorlar.
Sonraki bölümlerde, şeriat iddiasıyla ortaya çıkan fakat öfke ve nefret saçan grupların bu şeriatın kaynağını nereden aldıklarını göreceğiz. Kendilerine rehber edindikleri bütün sahte hadisleri ve onların geçersizliklerini birer birer inceleyeceğiz. Bu toplulukların uydukları şeriatın Kurandan ne kadar uzak olduğunu ve asla bir İslam şeriatı olarak tanımlanamayacağını açık delillerle gözler önüne sereceğiz.
Gerçek Kuran Şeriatı Bir Ülkeye Neler Kazandırır?
Bu dünyada eğer gerçekten İslamın şeriatını uygulayan bir ülke olsaydı nasıl olurdu??Bilimde ve sanatta gelişmiş, eğitim ve yaşam seviyesi çok yüksek, kaliteli, barışçıl, sevecen, tüm dünya halkları ile birleşme yanlısı, barış öncüsü ve sevgi emsali, Musevileri, Hristiyanları, ateistleri kucaklayan, her ideolojiden her insanı dost bilen ve onlara saygı duyan, dünyaya huzur ve güvenlik getirmeyi misyon edinmiş, kendisinden çok ihtiyaç içindekileri düşünen ve sorunlara çözüm bulan, sevgi dolu, neşeli bir ülke olurdu. Bu ülke halkı, çok kaliteli olmasının yanı sıra, ultra modern ve ultra demokratik bir yaşam tarzına sahip olurdu. Her fikir rahatlıkla söylenebilir, her görüş özgürce açıklanabilir, fakat bu olurken hakaret, saldırı, tahammülsüzlük ve şiddet asla ve asla olmazdı. Mal bir kenara yığılmaz, Kuranın yoksulu korumaya ve kendi nefsinden önce kardeşinin nefsini düşünme düsturuna dayalı yaşam şekli hakim olurdu. Buna göre zaten yoksul da olmazdı. Böyle bir sistem, dünyadaki bütün insanların tam anlamıyla rahat yaşayacağı, dünyadaki bütün ülkelerin mutlu ve memnun olacakları mükemmel bir sistem olurdu.
Bu tarif eğer şu anki İslam Cumhuriyeti adını almış ülkelerle kıyaslanırsa, aradaki ciddi fark hemen anlaşılabilir. Şu anda şeriat adına yaşanan sistem, kesin olarak İslamın şeriatı değildir. İslamın şeriatının yaşanabilmesi için o dinin hurafelerden kesin olarak arınması ve yukarıda belirttiğimiz Kuranda övülen bütün bu tariflere uyması gerekmektedir.
Bunun gerçekleşmesi için de İslam ile yönetilen bir ülkenin devlet başkanının hurafelere değil, tam anlamıyla Kurana göre hareket eden bir lider olması şarttır. Kurana uyan Müslüman bir liderin üç önemli özelliği vardır: Şefkatli, demokratik ve adaletli olması. Bu özelliklerinden dolayı böyle bir lider daima güvenilirdir. Kuran ahlakını tam olarak uygulayan Müslüman bir liderin himayesinde yaşayan insanlar özgürlüğün yeryüzünde daha önce görülmemiş en mükemmel şeklini göreceklerdir. Hiç kimseye İslami yükümlülükler yüklenmeyecek, herkes kendi inancına göre davranacaktır. Herkes, her sözü söyleme hakkına sahip olacaktır. Hiç kimseye ayrıcalık verilmeyecek, herkes eşit muamele görecektir. Adalet herkes için eşit olarak ayakta tutulacaktır. Kimi zaman durum Müslümanların aleyhine olsa bile, Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Nisa Suresi, 135) ayeti gereği mutlaka adalet yerini bulacaktır.
Müslüman bir liderin talebi ve çabası daima sevgi oluşturmak üzerine olacaktır. Çünkü dinlerin indiriliş sebebi, insanın var oluş sebebi, cennetin yaratılış sebebi sevgidir. Sevginin hakim olduğu, kimsenin inanç özgürlüklerinin kısıtlanmadığı, herkesin bolluk içinde eşit muamele gördüğü bir toplum içinde kargaşanın da bir mantığı kalmayacaktır. Adaletsizlik, sevgisizlik, düşmanlıklar ortadan kalktığı için çatışma ortamları da olmayacaktır.
Dolayısıyla şeriatı anlamak için, şu anda İslam şeriatı uyguladığını iddia eden ülkelerin uygulamalarına değil Kurana bakmak gerekir. İslam, Kuranla gelmiştir. Dolayısıyla İslamın şeriatı da yalnızca Kurandadır ve çok açıktır. Kurandaki adalet, demokrasi ve özgürlük sistemlerini uygulamayan bir ülkenin şeriat konusuna örnek gösterilebilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla kimsenin ama bu ülkede şu şekilde uygulanıyor, dolayısıyla İslam bize vahşet getirecek şeklinde bir iddiada bulunması doğru olmaz. Burada suçlanması gereken, o ülke liderlerinin İslam adına uyguladıkları yanlış sistemdir; Kurandaki sistem değil (Kuranı tenzih ederiz).
Yukarıda anlattığımız güzellikleri getirecek olan Kurandaki gerçek şeriat sisteminin uygulanmaması, onun yerine vahşetin İslam şeriatı olarak tanıtılması elbette vahim bir olaydır. Fakat bunun çözümü İslamı suçlamak değildir. İslamı suçlayanlar, genellikle radikalizme, vahşete ve şiddete tek çözüm olacak yolu elimine etmeye çalışarak daha çok zarar getirirler. Gerçek İslamı güçsüz kılmaya kalkarak radikallere daha fazla yol açarlar. Oysa radikalizmi, İslam adına yanlış inançları ortadan kaldıracak olanlar onların suçlamaları veya ürettikleri silahlar değil, yalnızca doğru İslam anlayışıdır. Ortada yanlış bir inanç sorunu vardır. Yanlış inançların ortadan kalkması ise ancak ve ancak yerine doğru inançların konulmasıyla mümkün olur.