Oyunun Hikayesi! Bölüm II

WolF

Kayıtlı Üye
Bolum II: The Beginning of Chaos

Karşılaştıklarında, Cypher, Logos'un düşündüğü gibi gücü yansıtan bir obje değildi.Aksine, muhteşemliğinin tersini yansıtıp yorgun ve bitkin gözüküyordu ve diger tanrılarda olan ihtişam onda yoktu. Herşeye rağmen Logos hayat tanrıçasına güvendi ve Cypher'dan bir iyilik istedi..

Akara'nin Cypher'a daha önce yaklastığını ve kendinden öncekileri yok etme fırsatından bahsettiğinden habersizdi." Patos'u öldürmelisin" diye önerdi, Akara. "Logos, idealist ve zayıf onu zevk için bile öldürebilirsin." Cypher Akara'ya güvendi. Ne de olsa yaşamın saflığı, içinde hiç bir kötülük bulundurmazdı.

Patos'la karşılaşmanin hazırlıgını sürdürürken, Logos etrafina bulutlar .çizdi. Bulutlardan öyle güzel keskin bir cisim yaptı ki bu o cismin ölümcüllüğünü maskeledi. Onu Cypher'a verdi ve birlikte Patos'un yaşadığı yer olan Carnac'in en derin vadisine gitmek için yola koyuldular.

Vadinin ağzında durdular. Değişim tanrısının böylesine verimsiz bir yerde yaşaması ilginçti. Yaklastıklarında, Patos gölgelerin arasından dışarı çıktı. Varolan en iyi tahtadan yapılmış bir mızrağı vardı. Bu mızrak bir sakinlik ve hoşluk hissi yayıyordu ve yasama ışık veriyordu, tıpkı sakin bir orman gibi. Böyle bir silahı sadece "biri" yapabilirdi.

Bu ikisının gelisiyle ilgili olarak Patos'u ziyaret eden bu "biri" sabırla kaçınılmaz olarak düşündüğü şeyi bekliyordu: Logos'un, Patos'un, ve belki biraz şansla Cypher'in sonunu!

Savaş çok kızışmıştı, Cypher saldırırken mücadelecilerin ağzından bir kelime bile dökülmedi. Patos sadece ayakta durup saldırıları kesiyor ve yapabilirse karşılık vermeye calisiyordu. Logos'ta savaşı izleyip, Patos'un sonunun gelmesi için dua ediyordu.

Esit güçlü tanrılar, kendilerine avantaj sağlamak için kişisel güçlerine döndüler. Patos, yıldızları ve güneşi silip dünyayi karanliga boğdu. Zaten karanlik vadiyi çok tanimayan Cypher iyice korlesti. Patos, mizragiyla rakibini omzundan yaraladı. Çok kizan tanrı, vadiyi içindeki bütün kayaları aleve vererek yok etmeye basladı. Alevlerin ortaligi aydinlatmasıyla tekrar görmeye basladı.Bu sırada Patos'u yanan ormanin sactiği ışıktan yararlanarak fark etmişti..

Bu andan yararlanıp ileri atıldı ve Patos'un sol eline şiddetle saldırdı.

Patos, sanki kanı içinden çekilmiscesine bağırdı. Cypher ve Logos zaferle ona bakarken, Cypher ve Patos'un içinde enteresan birşey olmaya basladı. Dış görünüşlerinde bir değişiklik olmamasına rağmen, onların hayat gücü parcalandı ve birbirlerinin içinde yeniden şekil aldı. Biraz büyüyle, Patos şimdi Cypher'in vücudunda yaşıyordu. Cypher'in özü biraz önce yaraladığı Patos'un bedenindeydi..

Acı içinde olmasına rağmen Cypher'in ruhu olumun kolayca gelmesini reddetti. Son olarak, mızrağı aldı ve kendi vucuduna, kendinden calininan vucuda sapladı. Kendi dehasını yansitan Patos yoketme Lord'u tarafindan kendine atilan mizraktan kacmadı.

Cypher olurken Patos oldu. Cypher daha da zayıfladı. Vadi yanarken Logos kacınca daha da yalniz kalmıştı. O sırada anladıki artık onun güçleri yok etmeye yaramiyordu. Fakat biraz cabayla değişimi Patos'un kullandıği gibi kullanabildi. Bütün güçlerini yaralı koluna odakliyarak, önce kanamayı durdurdu. Sonrada kas ve kemiklerini çekerek kaybolan organın yerini tutmasını sağladı.

Tamamen iyileşip, yeni gücünü bulup herkesin duyacağı şekilde bağırdı: "Yeniden doğdum. Dengim yok. Korkun benden!"

Gücünü göstermek için Vadiyi paramparça etti, ve taştan olmayan fakat camdan bir abide meydana getirdi. Bu abide her yöne bakan keskin kenarları ile belki güzel değildi, ama gene de değerinden birşey kaybetmemişti. Insanlar, toplu halde gidip tanrıları Cypher'a biat ettiler.

Yaratılış kumaşının hassas bir yapısı vardı. Patos'un ve Cypher kimliğindeki yeni Patos'un getirdiği degisikliklerle, Carnac değişim sinyalleri vermeye basladı. İlk basta, çok önemli olmayan değişimlerdi bunlar. Ciceklerin kokusu yok olmaya, mevsimler tahmin edilemez bir hal almaya, ve o arada bir kahverengi su akmaya basladı. Insanların farkettiği bu şeylere yorumuysa su oldu: "Hiç bir acıklamaya gerek yok, bazen bir şeyler oluverir."

Bütün bunlar Cypher'in yaptıkları değildi, kendisine göre o yeni buldugu bu oznelerle çok meşguldu. Yıllar sonra, insanoğlu alti büyük kralliga bolundu: savaşcılığıyla ünlü Cole ait Hellsgarem, limanları ve gemileri celikten Buegrant, beyaz şehir Arrdeam, hasadi muhteşemligiyle ünlü olan Planisad, ticaretin merkezi Brisbia, ve en son olarakta bütün bunlardan en uzaktaki El Morad..

Iste bu zamanlarda, ilginç yaratıklar Carnac'ın her tarafında görünmeye basladılar. Önceleri, onların kurtlar, ayılar veya diger vahşi hayvanlardan olabilecekleri sanildi.

Ama onlar farklıydı.

Her gecen yıl farklılıkları daha da büyüdü. Taştan varlıkler, sihir, ve herşeyden kotusu daha önce arkadas olanlar şimdi anime edilmis, yasami kendilerinin anladıği bir ortama dönüştürmeye yani olumu getirmeye calisan cesetler olarak yeniden dünyaya gelmisti.

Uzun zaman gecmeden, bu cehennemden gelen yaratıkların sayısı öyle çok arttı ki, yüksek duvarların ve savunmacılarınin korudugu insan şehirleri bile onların gücüne boyun eğdi. İlk olarak Planisad düştü ve haliyle yiyecek kaynakları azaldı. Daha sonra Brisbia ve Arrdeam düştü. Güçlü barbar krallık Hellsgarem bile ayakta duramadı. Düşmesine izin vermeyip kendi şehirlerini kendileri yaktılar. Bazı hayatta kalanlar Buegrants'in gemileriyle kendi şehirlerini terk edip, deniz yoluyla El Morad'a kactilar.

El Morad'in yoneticısı Kral Manes sığınmacıları ön yargı yapmadan aldı. Hali olanlara da orduda yer verildi. Yeni savaşcılar yetistirildi, saldırı baslamadan, malzemeler getirildi, silahlar yapıldı ve zırhlar parlatıldı. El Morad'in vatandasları şehirlerinin dusurulmesine izin vermemeye kararlıydi ve daha önce başka şehirlerden kacıp gelenler bu şehirdekilere tamamen sagdiktilar. Zaten El Morad dusurulurse gidecek başka yerleride yoktu. Bazı olaylarla birlikte, önemsiz El Morad insanoğlunun en son tutundugu güçlü yer olarak kaldı. Eger düşerse insanoğlunun var olusu duracaktı.

Kazanılan ilk güvenden sonra, saldırılar zaman, sıra, ve düzen gözetmeksizin yapılmaya devam etti. Yedi uzun yıl savaştılar ve yedi uzun yıl Kral Manes cektikleri eziyete karşı sagir kulak ve kor göze dönen tanrılara dua etti. Tarihin onların çektiği eziyeti biraz daha ileriye ***ürmesine rağmen, kahramanlarımız ilk iki yıl sonrasinda, saldırılara alistilar ve kendilerini gelistirdiler. Basariya gidiyorlardı. Duvarlarınin güvenliginin dışına çıkmaya bile cesaret ettiler. Metal için şehirin arkasındaki dağlara tünel kazdılar. Silahlı birlikleri ormana göndererek tahtalar topladılar. Yiyecek bulmak karşılaştıkları ilk sorun olarak öne çıktıysa da, nüfusu dağ içlerine ve yer altına kaydırarak yeterli ölçüde ekip biçilecek arazi elde ettiler..

Üçüncü yıl, yetenekli ve tecrübeli savaşcılar bu canavarları avlamaya basladılar. Küçük sayılar halinde seyahat eden bu birlikler (partiler) zayıf yaratıkları ve diğerlerinden çok ayrı kalmış canavarları bulup öldürdüler. Bu savaşcılar geriye macera ve ihtişamin hikayelerini getirdiler. Daha sonra bu birlikler (partiler) kendilerini organize ederek Pianna Şovalyeler'ine(Pianna Knights) dönüştüler. El Morad'dan ayrı yaşadılar ve hayatlarını işlerine adadılar. Hatta iclerinden bazıları sihir ve iyileştirme sanatlarını öğrendiler. Insanlar olumlu olunca unutulmus olan sanatlardı bunlar.

Yedinci yılın son gecesi, siradışı birşey oldu. El Morad üstüne kırmızı yağmurlar yağmaya basladı. Yeşil bir sis bulutu yakınlaştı. Yıllar sonra ilk defa bir alarm verildi, herkes kapılara koştu ve bir çok kişi korkuyordu.

Kral Manes onu kimin dinlediğinden habersiz dua etti. Bu kez ona cevap veren Cypher olmuştu.

Kral Manes "Çok uzun süredir dua ettiğim sendin. Neden şimdi cevap veriyorsun?" diye sordu. Tanrılar su ana kadar hiç cevap vermemişlerdi ve birçok kişi varlıklarından şüphe duymaya başlamıştı.

"Gerek yoktu" diye bir cevap geldi.

"Hergün bir insanım ölüyor, bundan daha büyük bir gerekçe mi var?"

"Gerek yoktu"

Kurtuluşu görmek için kararlı olan kral, "senin herşeye gücün var, herşey düzene girecek, bizler senin hizmetkarlarınız" dedi.

"Hizmetkarlar doğan sonuclardan muaf değildir. Bugün kendimi size gösteriyorum, son yakındır. Bu yoketmeyi ben istemedim, benim gücüm bunu başlattı ve bunu itiraf etmek beni mutlu ediyor."

Kral kızarak "Sen bir tanrı olabilirsin Cypher, fakat kimsenin moralimizi bozmasına izin vermeyecegiz!" dedi. Kral ayaga kalktı ve kılıçını cekerek sesin geldiği yone doğru yükseltti. "Eger bize yardım etmeyeceksen, sonumuza beraber gideriz!" dedi

Fakat Cypher o sırada zaten gitmisti.
 
takipçi satın al
Uwell Elektronik Sigara
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
Geri
Üst