Oyunun Hikayesi! Bölüm III

WolF

Kayıtlı Üye
Bolum II: Pianna Şovalyelerinin Hikayesi

Bir meclis üyesi terini silerek "Yapabilecek birşeyler olması lazım" dedi. Bu arada başka biride esnememek için kendini zor tutuyordu. Cypher göründüğünden beri bir gün olmak üzeriydi ve bütün lord ve liderler bu konuyu bir gece öncesinden beridir tartışıyorlardı.

Planisadian Lord'larından biri ayaga kalktı ve yaklaşan yeşil sisten kurtulma niyetini yineledi. Keşifcilerden hiç kimse geri dönmedi ve o ilk olarak bunun bir kurtuluş sesi olduğuna inandi, fakat sonra tekrardan durumu degerlendirdi. Herkesin buna inanması günler sürerdi ve zaman zaten kısalmaya başlamıştı

Fazlaca cesaretli Erenion "Hayır, burda kalıp savaşıp, Cypher'i öldürürüz ve tekrardan eski iyi halimize döneriz" dedi. Elini yayına kaydirdi ve az daha kadehini doldurmakta olan yorgun hizmetkarı yere indiriyordu. "Yeterince kaçtık!"

Mecliste gürültü vardı, bu ilk defa birinin önerdiği birşey değildi ve tek çözüm olduğunu herkesin bilmesine rağmen, bir tanrıyla savaşmaya isteksizdiler. Biri "deli misiniz? Cypher bir tanrıdır!" diye bağırdı.

"Burda kalacağız fakat savaşmayacağız."

Oda sessizlige büründü. Kalıp savaşmamak nasıl olurdu? O zaman ne yapılması gerekirdi? Sadece ölmek mi? Bazıları kralın bazı şeyleri hissedebildiğini düşündüç Birçok kişinin majestelerinin tanrı Cypher'la konustuguna inanmak için ikna edilmeleri gerekiyordu..

"Pianna Şovalyelerini gönderin."

~

Pianna Şovalyeleri, bütün nüfusun tezahüratları arasında kale kapılarına doğru girdiler. Efsanevi kahramanlar burdaydı iste, onların hepsini kurtarabilecek olanlar. Yeni yapılmış zırhları ve parlatılmış kılıçlarını kuşanmış olarak hikaye kıtabı kahramanları gibi gözüktüler. Onları gören hiç kimse yenilebileceklerini düşünemezdi.

Iki yüz kadar güçlü asker Cypher'i aramaya koyuldular. Efsane onun yüzyıllar önce camdan bir abide yaptığını ve onun yanında yasadığını, ilk takipçilerinin onun hizmetkarlıgını yaptığını söylüyordu..

Sadece çocuklara anlatılan hikayeler rehberliginde, Pianna Şovalyeleri el değmemiş arazilere girdiler ve şu anda harabeye dönmüş olan en capraşık insan yerleşiminden daha öteye gittiler. Ormanda hangi yaratıkla karşılaştılarsa öldürdüler fakat onlar sayıca çok az ve birbirlerinden uzaktı. Sanki birbirlerinden uzağa serpiştirilmiş gibiydiler.

Bir gece yorgunluktan bitkin düştüler ve her biri uyuya kaldı.

Insanların olduğu vadinin yanındaki yerlerin hayalini kurdular. Ve ilk olarak, yarı bilinçli halleri onları memnun etti çünkü varış noktasına geldiklerini düşünüyorlardı. Fakat rüyaları yakınlaştıkca, insanların yüzündeki ümitsizligi gördüler, bir parça bile mutluluktan yoksun, ruhen ne kadar yorgun olduklarına baktilar. Burasi baris dolu bir yer olduğu için anlayamadılar, Çok karisik olmayan gok kusagi cenneti yükseldiğinde bir isik abidenin c***** carpti. Ne olduğunu kavradılar, Cypher'in magarası buradaydı ve insanlar onun taparcasına sevenleri değil sadece köleleriydi. Onların bilinçi abideye doğru dondu. Bu abide sanki isik yokmus gibi onu emen kara bir tastan bir yapiydi. Daha yakına sürüklendiler, ancak yapiya yaklastiklarında, onlara bir elden çok testere gibi görünen şey görüşlerini engelledi.

Rüya sona erdi fakat sabaha kadar kimildamadılar..

Pianna Şovalyeleri gördüklerini sorun etmediler ve kararlılikları hiç azalmadı. Fakat onların bilgisi artık limitsizdi. Sanki biliyormuşcasına batıya doğru gidiyorlardı. Akıllarında ve kalplerinde çoktan beri unutulmus duayı tekrar ediyorlardı

Biz senin çocuklarınız,
Çoktan beri unutulsakta,
Çoktan beri unutulsakta,
Bizi terk etme.

Batıya doğru rüzgar gibi atlarını sürdüler. Günlerce atlarının üstünde; ne onlar ne de atlar aclik ya da yorgunluk hissetti. Günlerce yol katettikten sonra birşey gördüler. Bir abide, tıpkı bir elmas gibi çok uzaklardan parildiyordu. Rüyalarında bunu görmus olsalar bile, gene de bu muhteşemlige önceden hazir değillerdi. Atlarından bir tanesının kişnemesiyle ilk şaskınlığı üzerlerinden atıp tekrar yollarına devam ettiler.

Ertesi gunun sabahında, gecısı olmayan bir engelin yollarına ciktiğini farkettiler ve abideye ulasmalarına çok az kalmıştı. Ileride hiç birşey görünmüyordu ve atlar bu görünmeyen cizginin ötesine geçmek istemediler. Bazı şovalyeler atları ilerlemeleri için zorlamalarına rağmen bu çabalarında başarısız oldular. Yaklaştıkca, o bölgeye geçiş tutkuları sanki kaybolmus gibiydi.

">Öğleye kadar kimse ilerleyememişti fakat arazide bir değişim başlıyordu. Onları saran orman ve çimen sanki gördükleri bir hayalmiş gibi yok oluverdi. Yer çok cabuk bir şekilde kupkuru oldu ve çatlamaya başladı. Bir anda üstünde oldukları yer yarıldı ve hepsi içine düştü. Bu düşmeyle birlikte bir çok kişi yaralandı ve bazıları da oldu. Hayatta kalan şovalyeler kendilerini bir anda daha önce carpıştıkları bütün canavarların arasında buldular. Hatta şovalyeler hiç görmedikleri bazı canavarlarla bile karşı karşıya kalmıştı.

Cypher ayakta dururken neredeyse yukarıdaki sarkıtlara değicekmis gibi duruyordu. Onu hiç tanımasalar bile aradıkları varlıkla karşı karşıya olduklarınin bilincine varmışlardı.

Bir işaretle Pianna Şovalyeleri kendilerini her yönden kuşatılmış buldular. Kalkanlardan bir çember oluşturacak şekilde hizalandılar ve yaralıları ve iyileştiricileri (healers) korumak için ellerinden gelenin en iyisini yaptılar. Şovalyeler savaşta çok yetenekliydi. Sadece bir kardeşleri kayıp verirken düşman on kayıp veriyordu. Fakat savaş onları iyice yorduktan sonra, sayıları ciddi bir şekilde azalmıştı. Zaten düşman saldırıları da duracağa benzemiyordu..

">Şovalyelerin sayısı elliden daha da azaldığında, canavarlar kuşatmayı durdurdu. Geri çekildiler ve Cypher ileri geldi. İlk defa onu bu kadar yakından görünce şovalyeler Cyper'in kim olduğunun farkına vardılar. Devasa şeklinin yanında, sadece yaşlı birinden biraz daha iyi gözüküyordu. Bekledikleri o hiddetli tanrı karşılarında değildi.

Alay edermişcesine, "Pianna Şovalyeleri hoşgeldiniz. Yoruldunuz galiba" dedi.

Şovalyeler cevap vermediler. Onun yerine kılıcı çekili olanlar bir hedef seçip kılıçlarını bu hedefe sapladılar. Sihir sanatını kullanabilenler güçlerini açığa çıkartıp ates ve yıldırımla önlerine kim çıkarsa saldırdı. Saldırı çok acımasızdı ve Cypher, bir kaç yüz canavarın ölümünü sadece izleyebilmekle yetiniyordu. Şovalyeler verdikleri kayıplara rağmen artık herşey tamamen bitmemişti. Önlerine çıkabilecek tek bir yaratık kalmamıştı. Hala yaşayan canavarlar feci bir şekilde kan kaybediyorlardı. Şovalyeler Cypher'ı cevreledi. Bir tanrıyı sırf fiziksel güçleri ve bildikleri yetersiz buyulerle yenmek imkansızdı. Cypher bunu bildiğinden dolayı korkmuyordu. Daha önceden olen ya da yaralanan şovalyeler hareket etmeye başlamıştı. Tekrardan ayaga kalkabileceklerdi fakat kimseyi eskisi gibi kardeş ya da arkadas olarak görmeyeceklerdi

İlk zombiler sertleşmis parmaklarını düşmüş olan kılıçlarına yaklastırırken, ateşten kelimeler yaşayan şovalyelerin aklını yakıyordu. Sebebini bilmeden, daha önce tekrarladıkları duayı söylemeye basladılar.

Biz senin çocuklarınız,
Çoktan beri unutulsakta,
Çoktan beri unutulsakta,
Bizi terk etme.

Olup tekrar aya kalkanların sayısı artıyor ve silahlarıni kuşanıyorlardı. Pianna Şovalyeleri hayatlarında hiç bir zaman böylesine korkuyu ve umudu aynı anda hissetmediler. Ve devam ettiler.

Biz senin çocuklarınız,
Çoktan beri unutulsakta,
Çoktan beri unutulsakta,
Bizi terk etme.

Bu kelimelerin sesi magarada daha da siddetlenerek yankilaniyor, eski duvarlarda tekrar duyuluyor ve sarkıtları sallandırıyordu. Bu dualar devam etti.

Seninle tekrardan birlikteyiz,
Bizi duyabilirsin,
Yalvarisimizi dinle.

Cypher onların acınası duasını önemsemedi ve üzerlerine güçlerini tekrar atesledi. Magaranın tavanı kahramanların başına çökmeye başlamış ve bir çok kişi düşen granitler yüzünden hayatını kaybetmişti. Şovalyeler tereddüte düşmüşlerdi.

Bu son,
Geri dönmek istiyoruz,
Evinde bizi memnuniyetle karşıla.

Cennetlerden gelen bir isik yıldırım gibi çarptı. Yaratıcı Logos, geçmişten gelecege, nesilden nesile aktarilan kurtuluş dualarıyla güçlenmiş muhteşem okundan yayılan enerji sayesinde bir şimsek yaratti. Bu şimsek bulutları ve magaranın tavanını delerek geçti ve korkmus olan Cypher'ı omuzundan vurdu. Logos’u kutsamayan herkesi kör edebilecek bir ışıldamayla, Cypher yok edilmişti. O ise sadece intikam için son çığlığıyla duvarları titretebildi..

"Bana acı çektiren herkes benim siyah kanımla lanetlenecektir."

O anda Cypher’in haykırışını bastıran çok net ve sevgi ile dolu başka bir ses daha duyuldu;

"Evinize hoşgeldiniz."

Cyper'ın aldığı yenilgiyle birlikte,yeşil bulut yükseldi ve zafer sarhoşu Pianna şovalyeleri, El Morad'in tumunu bulmak ve kendilerinin dönüşünü bekleyen kutlamalar için eve doğru ilerlediler. Yedi sene gibi uzun süren bir savaş insanoğlunun zaferiyle sonuclanmıştı. Serüvenlerinin hikayeleri hızlıca El Morad'in insanları arasında yayıldı ve çok kısa bir süre de tanrı Logos'a adanan tapınaklar inşaa edildi.

Hüküm süren barisla birlikte insanlar şehir disinda risk almaya basladılar.İlk olarak bir zamanlar onları koruyan hasarlı duvarlar ve siperlerin hemen ötesinde küçük çiftlikler belirmeye basladı. Sonra her türden ekin yetiştiren tarlalar ve tarımı destekleyen köyler boylu boyunca hızla coğalmaya başladı.

Tanrı Logos'un kutsaması ile hepside basarıyla gelişti. Fakat baris El Morad'in topraklarında çok uzun sürmedi.

Zaman ilerledi ve El Morad'in topraklarında yeni bir hayata başlayan şovalyeler Cypher in siyah kanini tasıyan çocuklar dünyaya getirdiler.Sıyah kanin icerisindeki şeytan insanlar arasında hastaliga yol acti ve bela kisa sürede kralligi sardi.Insanlar bu hastaligin sebebini öğrendiklerinde ofkeliydiler.bazı çocuklar vahşi hayatin içine burakıldilar .Bazılarıda karanligin içinde ve lağımlarda ,insanların gözünden uzak yasamaya zorlandı.İnsanlar bu lanetli ,orc işaretleriyle doğan çocuklara Tuarek'ler (Tuareks) adını verdi.

El morad’ın papazları (priests) Tuarek'leri tuttu ve onları şeytani işaretlerinden arindirdi.Hiçbir şansları olmayan Tuarekler,El morad da esir olarak yaşamayla yetinmek zorunda kaldılar

Kisa sürede Tuarekslerin arasından bir lider ortaya çıktı ve onları korkusuz ve utanmasızca el değmemis vahşi bölgelere yönlerdirdi . Onlara dovusme tekniklerini ve bu ortamda hayatta kalma yollarıni ogretti. Bu kisının adi, kahraman ve Tuarek in ruhsal lideri olan Zignon idi.Zignon şeytani yandaslarına kuzeyi gösterek liderlik etti.Yol boyunca Patoslardan kalan askerler ve kendilerini kovalayan El Morad asker leriyle sik sik savaşmak zorunda kaldılar.Üç yıl boyunca açliktan olerek ve soguktan kirilarak zignon u vahşi topraklara doğru izlediler ve dünyanin sonu olarak söylenen Eslant dağını geçtiler. Dağın üzerindeki düzlüğün üzerindeki yer Luferson Kalesi idi ve bu yer Cyperin yıkımına başlanan yerle aynı idi. El Morad askerlerine karşı güvenli olduğu için Zignon Kralligini Luferson kalesının etrafinda kurdu.Kralligina Karus un ülkesi adini verdi.

Fakat birçok Tuarek'in şeytani işaretleri El Moradın papazi tarafından ellerinden alındığı için sert buzlarla kaplı arazilerde yasamak için çok zayıf kaldılar. Bir çok Tuarek sert iklim kosullarına dayanamadıkları için oldu ve onları bu topraklara yönlendirdiği için Zignona kızmaya basladılar.Zignon Turekler'i kurtarması için Logos a dualar etti fakat Logos yanit vermedi.Her nasılsa tanrı Diaz kendisine dua edenlere cevap verdi.

Buna bağlı olarak Zignon ruhunu ,insanları adına Diaz'a satti ve sehrin ortasina kötülüğe adanan bir tapınak kurdu. Kendisine kötülüğün kurban edilmesi emir verildi. Bu da eski zamanlardan kalan bir labirentin hakimi , Görgon'un kafasıydı. Zignon elindeki en güçlü savaşcısı olan Kukleen'i Görgon'un kafasını kesmesi ve Luferson kalesine getirmesi için kıtanın batıdaki en son noktasi olan Kukleen'a gonderdi. Kafa tapinaga yerlestirildikten hemen sonra güçlü şeytani kuvvetler kaleden akmaya başladı ve Tuarekler'in bedenlerinden alınan kötülük işaretleri geri geldi..

Öncesinden daha güçlü olan Tuarek'ler kıta boyunca yayılmaya ve El Morad'i bir kez daha tehtid etmeye basladı. İmparatorlugun 492inci yılı içinde ,El Morad karus a karşı bir savaş ve onun şeytani güçlerinin daha fazla yayılmasını önlemek için ,şehrin ortasina tapınak insaa etti ve gruplar dolusu şovalyeleri organize ederek Karus a karşı savaş ilan etti.

Karşı onlem olarak Zignon,El morad'ı devirmek ve gecmişteki kötü muamele ile zulumün öcü için yemin etti. Savaş, arazi için değil yasamak için 200 yıl surdu

Böylelikle sonsuz savaş başlamıştı
 
takipçi satın al
Uwell Elektronik Sigara
vozol
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
Geri
Üst